top of page
Empedokles'in Dostları Amin Maalouf.jpeg

Empedokles’in Dostları

Empedokles’in Dostları Amin Maalouf’un 2020 yılında basılmış son kitaplarından. 2021 şubatında türkçeye çevrilmiş.

 

Benim okuduğum baskı 2021 yılında Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkanı.

Ali Berktay Türkçeye çevirmiş.

Özet

Empedokles antik yunan düşünürlerinden. Aristo'ya ilham vermiş. Yaşamdaki dört elementin ikisini o eklemiş ve bu dört elementin sevgi veya nefret püskürtülerek aktive edilebileceğini öne sürmüş. Biraz aykırı bir adammış anlaşılan. Bir rivayete göre Sicilya'da Etna yanardağında kurşun terliklerini kraterin kenarında bırakarak ateşten lava kendini atmış ve sonsuza kadar kendinden söz edilmesine yol açan efsaneyi başlatmış. Var olan düzene karşı anarşist yaklaşımların ilki belki de.

 

İşte bu filozofun yolundan gidenler, meğerse dünyamızı perde arkasından gözetler dururmuş. Helikopter aileler gibi. Ne zaman, dünya üzerindeki biz fanilerin uygarlığı tıkanma ve belki de yok olma tehlikesi ile karşı karşıya gelir, son derecede hümanist dostlarımız birdenbire yoktan var olur gibi belirirler ve duruma el koyarlar.

 

Duruma el koyma evrensel bir düzen bozukluğuna yol açar. Aynen 2020-2021 de Coronavirüs pandemisinde olduğu gibi. Tüm dünya halklarını belirsizlik, endişe ve kaygıya sevk eder. Bir akşam aniden tüm iletişim yolları kesilir. Elektrikler kesilir, internet, Telefon, televizyon, radyo patates olur.

 

Hikayenin kahramanları Atlantik okyanusu kıyısında ıssız bir adada yaşayan bir kadın bir erkektir. Kadının adı Eve, yani Ademin Havva'sındaki Havva aslında. Ve de Eve in adaya sığınmasının nedeni (sığınma dediğime bakmayın, burdan ev, toprak almış. Fransa devletine ait ada) kendisi dışındaki dünya vatandaşlarından nefrete varan ölçüde iğrenmesi. Nedeni son derece basit ve temel bir mesele. Tüm uygarlıklar boyunca kadının adının olmaması, ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmesi. Yani aslında kadın tek kişilik aktivist. Veya ben öyle anladım. Bu yüzden de yeryüzü üzerindeki uygarlıkların tümüne taraftar olduğu takımın rakibi gözüyle bakıyor. Amin Maalouf un kitabı bu eksene de oturtması çok hoşuma gitti. İçimdeki feministimsi damarı kabarttı. İşin aslı Eve gençliğinin başında dünyanın gideceği yeri görüp “gelecek artık burada oturmuyor” diye bir kitap yazmış. Ünlü olmuş, çok sevenleri ve çok nefret edenleri olmuş. Ancak yazarlığının devamı gelmemiş. Beklenileceği üzere de var olan düzene uyum sağlayamadığından kendini bu adaya tecrit etmiş.

 

Adanın ikinci sahibi, esas oğlan. Her şeyi onun ağzından ve aklından geçenlerden öğreniyoruz. Hukuk- ekonomi- uygarlıklar tarihi okuyup (adam donanımını sıkı yapmış- Amin Maalouf un kendisi için hayali gibi geldi bana) Hukuk-ekonomi uygarlıklar tarihi okuduktan sonra bu temel üzerine dünyanın gazete ve dergisine güncel konularda çizgi kahramanı ile karikatür çiziktiriyor. Tabii ekmek parası lazım.

 

Adanın iki konakçısı bir aksam aniden tüm dünyaya çöken bulantı sisi nedeni ile zorunlu olarak bilgi ve görüş alışverişinde bulunmak zorunda kalıyorlar. İkisi de buna can atmıyor aslında. Başlarda çok anlamlı gözükmeyen bu görüşmeler ilerde hikayenin ana damarı olacak.

Alec in yani çizer olan esas oğlanın bakın şu talihin işine ki ta amerika başkanının yanı başında baş danışmanı olan bir eski gençlik arkadaşı var. Telefonların arada derede açık olduğu bir ara işin aslını kısmen öğreniyor. Hikaye 2binli yılların sonlarında geçiyor. Dünyanın sakinleri nükleer silahlar ile birbirlerini yok etmenin eşiğinde. Tabii ki bu tarihte de amerika süper güç. Rusya, çin, kazakistan tü kaka ve kazakistan taraftarlarında Türkçe adı olan bir terörist general var. Tam da Amerika'yı nükleer füzelerle vuracak. Amerika başkanı bunu haber alıyor ve nükleer silahları yok etme emri vermeye çalışıyor. Işte bu emri telefonla vermeye çalıştığı anda telefonlar, tüm iletişim yolları kesiliyor.

 

Bu andan itibaren insanlığın oluşturduğu uygarlıktan daha ileri bir uygarlıkla tanışıyoruz. Aztek'lerin, İnka'ların yeni dünya uygarlığa tanışması gibi ansızın, hiç alışma süreci yaşamadan. Empedokles'in ölümünü sindiremeyen dostları tüm enerjilerini hastalıksız, sağlıklı, daha uzun ömürlü ve bir aksilik olmaz ise de ölümsüz bireyler yaratmaya yöneltmişler. Başarılı da olmuş gibi gözüküyorlar. Yüzyıllar boyunca birbirine düşmüş, birbirinin gözünü artık nükleer füzelerle oymaya kalkan geri kalmış dünya halklarına hiza vermeye geliyorlar. Tam anlamı ile hizaya çekmek sonra da kendi köşelerine çekilmek. Tam koruyucu aile havasında.

 

Kitap boyunca Alec in aslında nasıl biri olduğu hakkında çok ipucu verilmiyor. Ama uygarlığını iyi kötü yanları ile içselleştirmiş bir muhafazakar olarak tanımlamak mümkün. Eve ise bize tam bir anarşist olarak tarif ediliyor. Bu konuda sözünü hiç sakınmamış yazar.

 

Uygarlığımızı küçük düşüren, bizi kötü hissettiren, öfkelendiğimiz ama sağlıklı uzun ömür elde etmek uğruna da yaltaklanmak, önünde diz çökmekten ve kabullenmekten başka şey yapamadığımız bir başka uygarlık var karşımızda.

 

Alec ve Eve in bu hiç beklenmedik topluluğa karşı yaklaşımları farklı olmakla birlikte ironik olarak tam da bu nedenle yeniden tek başına olmaktan kurtulup bir aile oluşturuyorlar.

Son yorumlar

Hikaye tam bir peri masalı gibi bitiyor. İki ulusun kralları barış çubukları tüttürüyorlar. Kahramanlarımız sağlıklı ve uzun ömüre kavuşmakla kalmayıp tohumlar veriyor. İnsanlığın çözümünün yok ırkmış, dinmiş, dilmiş gibi türlü türlü bahanelerle birbirimize düşmek yerine tek ve ortak düşmanımız olan ölüme karşı tüm kaynaklarımızı, bilgimizi ve yeteneklerimizi kullanmamız gerektiği konusunda bir ders ile bitiyor. Aslında kitap sonlara doğru tam bir kişisel gelişim kitabına dönüşüyor. Hollywood filmi sevenler bu kitabı okumakla hayal kırıklığına uğramayacaklar.

bottom of page